Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biridir. Bu hak, yargılamaların gereğinden fazla uzamasını engelleyerek, tarafların gereksiz bir endişe ve belirsizlik içinde kalmasını önlemeyi amaçlar. Yargılamaların makul bir süre içinde tamamlanmaması, adalet sistemine duyulan güveni zedeler ve davanın uzamasından fayda sağlayabilecek kişileri teşvik eder. Makul süre içinde tamamlanmayan bir davada, haklı olan taraf gecikme nedeniyle zarar görebilir veya hakkını tam anlamıyla elde edemeyebilir. Bu tür gecikmeler, bireyleri yasadışı yollara başvurmaya itebilir, bu nedenle yargı süreçlerinin makul bir süre içinde tamamlanması, adaletin etkin bir şekilde işlemesi açısından hayati önem taşır.
Bursa Avukat ve Bursa Tazminat Hukuku Avukatı olarak genel anlamda Tazminat Hukukunun konusuna giren tüm alanlarda, özel anlamda ise Uzun Süre Devam Eden Yargılamalar İçin Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali konusundaki tüm sorularınızı Bursa Tazminat Hukuku Avukatı Av. İrfan Şengül’e sorabilirsiniz.
Makul Sürede Yargılanma Hakkı Nedir?
Gerek özel hukuk davası, gerek ceza davası gerekse de idari bir davada esas olan makul sürede yargılanmaktır. Zira adalet, mülkün temeli olduğu gibi, geç kalan adalet te zulümdür. AİHS’in 6. maddesinin 1. fıkrasına göre “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.” Bu fıkra lafzi yorum yolu kullanılarak değerlendirildiğinde aslında yapılacak olan yargılamanın makul bir süre içinde yapılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Adil yargılanma hakkı, genel itibariyle mevcut haklarının ihlal edildiğini ileri süren kişilerin, ihlalin durdurulması ve olumsuz etkilerinin giderilmesi nedeniyle yetkili makamlara başvurma hakkını kapsamaktadır. Makul sürede yargılanma hakkı da adil yargılanma hakkının bir alt dalıdır. Bu anlamda herkes yargılamalarının makul bir süre içinde adil bir şekilde yapılmasını isteme hakkına sahiptir. Yani yargılamalar hem adil olmalı, hem de makul bir süre içinde bitirilmelidir. Dolayısıyla makul bir sürede yapılmayan yargılamanın netice kararı doğru olsa bile yargılamanın bütününün adil olduğu söylenemeyecektir.
Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali Açısından Örnek Anayasa Mahkemesi Kararları
Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair verdiği en önemli karar şüphesiz Nevriye Kuruç başvurusu (Başvuru Numarası: 2021/58970) kararıdır. 5/7/2022 karar tarihli kararı Anayasa Mahkemesi genel kurul pilot kararı olarak açıklamış ve emsal tüm olaylar açısından örnek bir karar olduğunu vurgulamıştır. Karara konu olan olayın özeti ve karar şu şekildedir:
Başvuru; iş sözleşmesine dayalı olarak açılan alacak davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı şikâyetinin ileri sürülebileceği etkili bir yol bulunmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
Başvurucu; temizlik işçisi olarak işe başladığı hastanede emekli olana kadar çalıştığını belirterek kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, millî ve dinî bayramlarda çalışma ücretlerinin ödenmesi için dava açmıştır. İş mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. İstinaf talebi üzerine bölge adliye mahkemesi iş mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine hükmetmiştir. İş mahkemesi, bölge adliye mahkemesi kararı doğrultusunda yaptığı yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Anılan karara yönelik olarak davalı, istinaf talebinde bulunmuş olup asıl karar anayasa mahkemesinin karar verdiği tarihte henüz kesinleşmemiştir. Başvurucu; iş sözleşmesine dayalı olarak 10/12/2014 tarihinde açtığı alacak davasının uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığı şikâyetini ileri sürebileceği etkili bir yol bulunmaması nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkı ile bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere pilot başvuru olarak kabul edilen dosyada hem makul sürede yargılanma hemde etkili başvuru hakkının ihlali konusu incelenmiştir. Makalemizin konusunu oluşturan makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden Anayasa Mahkemesi şu değerlendirmeleri yapmıştır: Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında başvuruya konu davanın karmaşık olmaktan uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla, usule ilişkin haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında başvurucu tarafından açılan işçi alacağı davasının devam ettiği, somut olaydaki 7 yılı aşkın yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Görüldüğü üzere Anayasa Mahkemesi bir işçilik alacağı davasının 7 yıldır devam etmesini makul sürede yargılanma hakkının ihlali kabul etmiştir. Yüksek mahkeme, makul sürede yargılanma hakkını davaların türüne göre farklı değerlendirmektedir. Yani işçilik alacağı için 7 yılı makul kabul etmezken, başka bir davada (örneğin kadastro davalarında) makul süre olarak kabul edebilmektedir.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 15/2/2023 tarihinde, Ziynet Benli (B. No: 2019/23977) başvurusunda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı ile makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu başvuruda incelenen dosya bir tazminat davasıdır. Başvurucunun eşi O.B. çalıştığı alışveriş merkezinde çıkan yangın sonucu ölmüştür. Başvurucu, söz konusu olay üzerine fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla maddi ve manevi tazminat talebiyle asliye hukuk mahkemesinde dava açmıştır. Dava süreci oldukça uzun sürmüştür. Anayasa Mahkemesi 17 yıl 3 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmıştır.
Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlali Nedeni ile Tazminat Talebi
Makul sürede yargılanma hakkının ihlali kararı sonrasında ilgili kişilerin tazminat talep etmeleri gündeme gelmektedir. Bu nedene dayalı tazminat istemlerinin ileri sürülmesi, hukukumuzda bir dizi düzenlemeler ve değişiklikler ile mümkün olmuştur. Şöyle ki;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında bu konuda yapısal bir sorun olduğunu ve etkili bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek pilot karar usulünün uygulanmasına karar vermiştir. Bu karar üzerine 6384 sayılı Kanun ile makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla AİHM’e yapılmış başvuruları inceleme yetkisi ve görevi Adalet Bakanlığı Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Tazminat Komisyonu) verilmiştir. Ayrıca anılan tedbirler kapsamında 6384 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi ile “Anayasa Mahkemesinde bulunan bazı bireysel başvurular hakkında Komisyona müracaat” düzenlenmiştir. Anılan hüküm ile geçici 2. maddenin yürürlüğe girdiği 31/7/2018 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesinde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Tazminat Komisyonu tarafından incelenebileceği düzenlenmiştir.
Anayasa Mahkemesi -yapılan düzenlemelere rağmen- makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olarak yapısal bir sorun bulunduğunu vurgulamış ve bu yapısal sorunun giderilmesi amacıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle ortaya çıkacak zararların tazmin edilmesi için Anayasa’nın 40. maddesi gereğince bireysel başvurudan önce etkili bir başvuru yolunun kurulması gerektiğini belirtmiştir (Nevriye Kuruç [GK], B. No: 2021/58970, 5/7/2022). Anayasa Mahkemesi, makul sürede yargılanma hakkına ilişkin bu anayasal sorunun çözümü için kararı Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermiş, bu bağlamda üzerine düşen anayasal yükümlülüğü yerine getirmiştir. Ayrıca söz konusu kararda yapısal sorunun giderilmesi için pilot karar usulünün uygulanmasına karar verilmiştir.
Nevriye Kuruç kararının yayımlanmasından sonra 6384 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinde 7445 sayılı Kanun’un 40. maddesi ile değişiklik yapılmıştır. Yapılan değişiklikle 9/3/2023 tarihi itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan başvurulara ilişkin Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı getirilmiştir. 9/3/2023 tarihinden sonra yapılan başvurular yönünden ise herhangi bir mekanizma getirilmemiştir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin pilot karar olarak verdiği Nevriye Kuruç kararının gereği tam olarak yerine getirilmemiş, yalnızca belli bir tarihe kadar derdest başvurular yönünden Tazminat Komisyonuna başvuru imkânı getirilmiştir. Öte yandan yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmadan önce müracaat edilebilecek idari veya yargısal bir mekanizma kurulmamış, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamındaki başvuruların doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılmasına devam edilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere Anayasa Mahkemesinin Nevriye Kuruç kararının gereğinin tam olarak yerine getirilmemesi üzerine Anayasa Mahkemesi 10/10/2023 tarihinde yaptığı basın açıklaması ile durumun vehametine dikkat çekerek acilen makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiasıyla yapılan başvurulara ilişkin etkili bir başvuru yolu oluşturulması gerektiğini vurgulamıştır. Bu gelişmelerin ardından kamuoyunda 8. Yargı paketi olarak bilinen 7499 sayılı “Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” çıkarılmış ve bu kanun 12.03.2024 tarihli ve 32487 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda yapılan düzenlemelerden birisi de makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddialarına karşı yapılacak başvurulara dairdir. Bu kapsamda; Yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasıyla yapılacak müracaatlarda; soruşturma, kovuşturma veya yargılama sürecinde ya da en geç bunların kesin bir kararla sonuçlandığının öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde, Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan Tazminat Komisyonuna başvurulması gerektiği düzenlenmiştir. Bu madde hükmü 01/06/2024 tarihinden sonra uygulanmaya başlayacaktır. Dolayısı ile artık bugünden sonra yapılacak tüm makul sürede yargılanma hakkının ihlaline dair başvurular Anayasa Mahkemesine değil Adalet Bakanlığının Tazminat Komisyonuna yapılacaktır.
Sonuç olarak, makul sürede yargılanma hakkının ihlali konusu oldukça teknik bir konudur. Zira yukarıda açıklandığı gibi her dava aynı değildir ve davalar arasındaki yargılama sürelerindeki makuliyet ölçüsü değişebilmektedir. Bu nedenle yapılacak başvurularda herhangi bir hak kaybı yaşamamak için alanında uzman bir avukattan hukuki danışmanlık alınması ilgilinin menfaatinedir. Bu bağlamda konuyla ilgili daha fazla bilgi almak için Bursa’da faaliyet gösteren Bursa Tazminat Hukuku Avukatı Av.İrfan Şengül’e, info@avirfansengul.com e-mail adresinden veya iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.