Tıbbi Malpraktis Davaları: Hekim Hatasından Doğan Tazminat ve Ceza Davaları

Tıbbi Malpraktis Davaları: Hekimin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu

Malpraktis davaları, modern tıbbın gelişimiyle birlikte ortaya çıkan ve zamanla şekillenen bir dava türüdür. Malpraktis kelimesi; bir meslek mensubunun, mesleğini uyguladığı esnada ortaya çıkan hatalı hareketleri için kullanılır. Tıbbi Malpraktis ise hekimin tedavi sırasında eksik ya da yanlış tıbbi müdahale yapması nedeniyle hastanın zarar görmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Tıbbi malpraktis davalarının tarihsel süreci, tıbbın gelişimi, hasta hakları ve hukuki düzenlemelerin etkileşimiyle şekillenmiştir. Günümüzde, tıbbi malpraktis davaları tüm dünyada önemli bir hukuki konu olarak kabul edilmekte ve tıbbi uygulamaların etik ve yasal standartlarına uygunluğunun sağlanması için önemli bir mekanizma olarak görülmektedir. Bu davalarda hem hasta hakları hem de sağlık hizmeti sunanların yasal sorumlulukları ön planda tutularak adaletin sağlanması amaçlanmaktadır.

Bursa Avukat ve Bursa Sağlık Hukuku Avukatı olarak genel anlamda Sağlık Hukukunun konusuna giren tüm alanlarda, özel anlamda ise Tıbbi Malpraktis Davaları konusundaki tüm sorularınızı Bursa Sağlık Hukuku Avukatı  Av. İrfan Şengül’e sorabilirsiniz.

Tıbbi Müdahale Nedir?

Tıbbi müdahale kavramı Hasta Hakları Yönetmeliğinin 4. maddesinde “Tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından uygulanan, sağlığı koruma, hastalıkların teşhis ve tedavisi için ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak tıbbın sınırları içinde gerçekleştirilen fizikî ve ruhî girişimi, ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Bu müdahaleler bazen ameliyat ve ışın tedavisi örneklerinde olduğu gibi aslında hastayı yaralayıcı işlemler de olabilmektedir. Dolayısıyla aslında bu tür işlemler hukukta klasik bir “haksız fiil” davranışıdır. Ancak olayda hukuka uygunluk nedenleri olduğu için hukuki ve cezai sorumluluk ilk etapta oluşmaz. Fakat bir tıbbi müdahalenin hukuka uygun olması için taşıması gereken bazı şartları bulunmaktadır. Şimdi bu şartları inceleyelim.

Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluk Şartları

Tıbbi müdahale ancak belli şartlar altında hukuka uygun hale gelir. Bu şartlar şunlardır:

  • Tıbbi müdahalenin yetkili kişilerce yapılması
  • Tıbbi müdahalenin kanunen öngörülmüş bir amaca yönelik olması
  • Tıbbi müdahalenin tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olarak yapılması
  • Hastanın aydınlatılmış olması ve rızasının alınması şeklinde sıralanabilir

Hastanın Onayı Ne Demektir?

Yukarıda maddeler halinde sayılan tıbbi müdahale işleminde hastanın onayının alınması gerektiği konusu çok önemli bir konudur. Bu nedenle üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir. Kişinin dokunulmazlığı hakkı, anayasal güvence altına alınmış bir haktır. Anayasanın 17. Maddesi gereğince “Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz”. Burada karşımıza rıza kavramı çıkmaktadır. Hasta Hakları Yönetmeliğinin 22 ve 24. Maddelerinde tıbbi müdahalelerde ilgili kişinin rızasının alınmasının şart olduğu açık ve net bir şekilde belirtilmiştir. Nitekim bu durum “kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz” cümlesi gibi amir bir hükümle kayıt altına alınmıştır.

Hastanın Onayı Nasıl Alınır?

Tıbbi müdahale öncesinde hastanın bilgilendirilmesini ve rızasının alınmasının şart olduğu yukarıda açıkça anlatılmıştır. Hastanın aydınlatılması bizzat hekim tarafından yapılmalıdır; aksi halde aydınlatılmış onamdan bahsedilemez ve hekimin hukuki ve cezai sorumluluğu söz konusu olur. Hekimin hastayı hangi konular hakkında ne derece bilgilendireceği aydınlatmanın kapsamını oluşturur.

01.02.1999 tarihli Türk Tabipler Birliği Hekimlik Mesleği Etik Kuralları madde 26’ya göre hekim, hastasını;

  • Hastanın sağlık durumu ve tanı
  • Önerilen tedavi yönteminin türü
  • Tedavinin başarı şansı ve süresi
  • Tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler
  • Hastaya verilen ilaçların kullanılışları ve olası yan etkileri
  • Hastanın tedaviyi reddetmesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar
  • Olası başkaca tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır.

Bu kapsamlı bilgilendirmenin hasta tarafından tam ve doğru şekilde anlaşılması, karşılaşılabilecek komplikasyonlar hakkında tam ve doğru şekilde bilgi sahibi olup rızanın bunun ardından alınmış olması, hastanın bilinçli ve isteyerek önerilen tedavi yöntemine, yapılacak tıbbi müdahaleye, ilaçların kullanılmasına rıza göstermesi gerekmektedir. Aksi halde aydınlatılmış rızadan bahsedilemez ve hekimin hukuki ve cezai sorumluluğu söz konusu olur.

Hekimin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu

Buraya kadar anlattığımız bütün hususları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde; hekimin hastasına uyguladığı tedavide tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getirecek şartlardan birisinin veya birden fazlasının olmaması durumunda hekimin hukuki ve cezai sorumluluğu doğacaktır. Yani, tıbbi müdahalenin yetkili kişilerce yapılmaması, veya tıbbi müdahalenin tedavi amacıyla değilde hasta üzerinde deney amacıyla yapılması, ya da tıbbi müdahalenin tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olarak yapılmaması ve son olarakta hastanın aydınlatılmış rızasının alınmaması durumunda hekimin hukuki ve cezai sorumluluğu oluşacaktır. Tabi bu şekilde bir tıbbi müdahale ile hastada bir zarar meydana gelmesi ve zararın hekimin yanlış veya eksik uygulamasından kaynaklanması gerektiğini de ayrıca vurgulamak gerekmektedir. Zira eğer hastada bir zarar oluşmamışsa veya hastada sonradan oluşan zarar hekimin müdahalesi ile değil de başka bir sebeple meydana gelmişse hekime yönelik bir sorumluluk iddiasında bulunulamayacaktır.

Hekimin Yanlış Tıbbi Müdahalesi Sonucu Hangi Suçlar Oluşabilir?

Hekimin yanlış veya eksik tıbbi müdahalesi nedeniyle hastasında oluşan zarardan dolayı hekim hakkında en fazla açılan dava taksirle yaralama suçundan açılmaktadır. Zira bir hekimin bilerek ve isteyerek kasten hastasına yanlış müdahale edip hastasına zarar vermek istemesi uygulamada pek fazla görülen örnekler değildir. Ancak biz TCK anlamında oluşabilecek suçları şu şekilde sıralayabiliriz: Kasten Öldürme,  Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi, Taksirle Öldürme, Kasten Yaralama, Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama, Kasten Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi, Taksirle Yaralama ve Görevi Kötüye Kullanma.

Uygulamada hekimin kasten veya olası kastla hareket ettiği bir olaya pek fazla rastlanmazken daha önce de değinildiği gibi en fazla taksirli hareketleri nedeniyle çeşitli suçlar oluşmaktadır. Dolayısıyla taksirli hareketten ne anlaşılması gerektiği hususunu biraz daha açmak faydalı olacaktır. Bu noktada emsal bir Yargıtay kararı konuya ışık tutacaktır. Hekimin taksiri, yani mesleğinde acemilik, kural ve kaidelere riayetsizlik, özensizlik, dikkatsizlik, tedbirsizlik gibi hekimin uyguladığı teşhis ve tedavi yöntemlerinde tıbbi müdahale hatasına örnek olarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun tıbbi hataya ilişkin tespiti mevcuttur. Buna göre Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 16.05.2017 tarihli, 2017/271 E., 2017/278 K. sayılı kararında; “Doktorun, tıbbi müdahale sırasında standart uygulamayı yapmaması, bilgi, beceri veya deneyim eksikliği ile yanlış, eksik teşhis veya tedavide bulunması, gerektiği ölçüde ilgi ve itina göstermemesi veya hastaya gereken tedaviyi vermemesi neticesinde tehlike ve zarar oluşturan eylemleri tıbbi hata olarak kabul edilecektir. Ön muayenesinin eksik yapılması, hastanın geçmiş bilgisi hiç veya gerektiği gibi alınmaması, gerekli tetkiklerin yapılmaması teşhis aşamasında; gereken tıbbi müdahalenin hiçbir şekilde yapılmaması, ameliyat sırasında hastanın vücudunda yabancı madde unutulması, yanlış tedavi yöntemi seçilmesi, yanlış ilaç verilmesi, hastanın veya müdahale edilecek uzvun karıştırılması, müdahalenin ölçüsüz bir şekilde yapılması, hijyen kurallarına dikkat edilmemesi veya hatalı ameliyat tarzının benimsenmesi de uygulamada tedavi aşamasında görülen tıbbi hata örneklerindendir”.

Hekim Hakkında Cezai Sorumluluk Süreci

Tıbbi malpraktis nedeniyle kusuru olan hekime yönelik hukuki anlamda tazminat davası cezai anlamda ise ceza davası gündeme gelebilir. Hekimlerin cezai sorumluluğu konusunda yakın zamanda çok önemli bir gelişme olarak bütün hekimler açısından haklarında ceza soruşturması açılması izne tabi hale getirilmiştir. 27.05.2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile hekimler hakkındaki soruşturma süreçleri ile tazminatların rücu edilmesine yönelik bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu kanunun 14. Maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir: “Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle yapılan soruşturmalar hakkında 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Soruşturma izni, Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulan Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından verilir. Mesleki Sorumluluk Kurulu, özel sağlık kurum ve kuruluşları ve vakıf üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensupları bakımından il sağlık müdürlüklerinde görevli başkan veya yardımcılarını da öninceleme yapmak üzere görevlendirebilir. Soruşturma izni verilmesine ilişkin 4483 sayılı Kanunun 7’nci maddesindeki süreler, iki kat olarak uygulanır. Mesleki Sorumluluk Kurulunun kararlarına karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir”.

Bu yasal değişiklikle; eskiden sadece kamu kurumlarında görevli olan hekimler için geçerli olan soruşturma izni, hem kamu ve hem de özel sağlık kurum ve kuruluşlarında çalışan hekimleri kapsayacak genişletilerek, muayene, teşhis, tedaviye ilişkin işlemler nedeniyle, hekimlere yönelik soruşturmalarda Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından soruşturma izninin verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bu nedenle; hekimlerin hakları güvence altına alınmış, mesleklerini icra ederken zarara yol açmayan hatalarından dolayı soruşturma başlatılması korkusu ile mesleklerini yerine getirmekten imtina etmelerinin önüne geçilmiştir.

Yukarıda yer alan düzenleme tıbbi malpraktis şikayeti ile karşılaşan Cumhuriyet Savcısı hiçbir işlem yapamaz, hemen dosyayı izin makamına gönderip soruşturma izni istemelidir gibi bir anlama da gelmemektedir. Cumhuriyet Savcısı şikayetçinin ayrıntılı beyanını aldıktan sonra kaybolma ihtimali olan delilleri topladıktan sonra dosyası için soruşturma izni isteyecektir. Örneğin bu noktada müşteki hastanın şikayetinin tıbbi olarak tespiti adına Adli Tıp kurumuna sevk edilerek muayenesinin yapılması ve gerekli raporun alınması çok önemlidir. Zira izin süreci uzun sürebileceği için o andaki bulgular doktor raporuna geçirilmezse kaybolabilmektedir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcısı bu şekildeki acil nitelikli delilleri topladıktan sonra ve fakat şikayet edilen hekimin şüpheli olarak ifadesini almadan dosyası için soruşturma izni istemelidir.

Hekimin Tazminat Sorumluluğu

Tıbbi malpraktis nedeniyle hekim hakkında ceza davası açılması için soruşturma izni alınması gerekirken tazminat sorumluluğunda bu şekilde bir izin şartı yoktur. Ancak burada da dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. İlk olarak burada şikayet edilen hekim kamuda çalışan bir doktor ise tazminat davası doğrudan hatalı uygulama yaptığı iddia edilen hekime yönelik değil idareye yönelik açılacaktır. Bu nedenle görevli mahkeme idare mahkemeleri olacaktır. Ancak eğer tazminat istenen hekim özel bir sağlık kuruluşunda çalışıyor ise dava hekimin bizzat kendisine açılacak ve görevli mahkeme de hukuk mahkemeleri olacaktır.

Kamu görevlisi olan hekim aleyhine idare mahkemesinde açılan tazminat davası aslında idari yargı anlamında klasik bir tam yargı davasıdır. İdarenin, dava neticesinde tazminat ödemek zorunda kalması halinde ilgili kamu görevlisi olan hekime rücu hakkı bulunmaktadır. Rücu konusunu düzenleyen 7406 sayılı kanunun 14. maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir: “Kamu kurum ve kuruluşları ve Devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ile diğer sağlık meslek mensuplarının sağlık mesleğinin icrası kapsamında yaptıkları muayene, teşhis ve tedaviye ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur durumu gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından bir yıl içinde karar verilir.”

Tıbbi Malpraktis Nedeniyle Tazminat Davasında İstenecek Talepler Nelerdir?

Bir kimsenin malvarlığında rızası dışında meydana gelen azalma olarak tanımlanan zarar, varlığını iddia eden hasta veya hasta yakını tarafından ispatlanmalıdır. Zarar maddi ve manevi olarak ortaya çıkabilir. Hekimin kusurlu eylemi neticesinde bir zarar meydana gelmesi halinde gündeme gelebilecek maddi zarar kalemleri; tedavi giderleri ve çalışma gücünün kaybından ya da azalmasından doğan zararlardır. Hastanın ölmesi halinde ise hasta yakınları tarafından talep edilebilecek maddi zarar kalemleri; destekten yoksun kalma zararı, cenaze giderleri ve ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün yitirilmesinden ya da azalmasından doğan kayıplardır. Kusurlu tıbbi müdahale sonucunda zarar gören hasta veya ölen hasta yakınları duydukları acı, elem, üzüntü nedeniyle manevi zararlarının giderilmesini de talep edebilmektedir.

Tıbbi Malpraktis Nedeniyle Tazminat Davası Açma Süreleri

Burada yine ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Eğer hekim kamuda çalışan bir doktor ise tazminat davası idare mahkemesine açılacağı için idari yargı kuralları geçerli olacaktır. Daha önce de dediğimiz gibi bu dava bir tam yargı davasıdır. Tam yargı davalarında tazminat talep eden kişi dava açmadan önce idareye zararını gidermesi için başvurması gerekmektedir. Konunun düzenlendiği 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi şu şekildedir: “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir

Sonuç olarak; kamu görevlisi olan hekimin hatasından dolayı idare aleyhine açılacak tazminat davasında usul kısaca şu şekilde olacaktır: hekim hatasından dolayı zarar göen hasta, zararı ve hekim hatasını öğrendiği tarihen itibaren bir yıl içinde idareye başvurarak zararın tazminini talep edecektir. İdarenin talebi kısmen veya tamamen reddetmesi halinde red tarihinden itibaren 60 gün içinde dava açılmalıdır. Bazen idare kişinin talebini yanıtsız da bırakabilir. Bu durum zımmi red olarak kabul edilir. Zımmi red için bekleme süresi 30 gündür. Eğer idare 30 gün boyunca kişinin talebi hakkında bir cevap vermezse davacı sonraki 60 gün içinde yine davasını açabilir.

Eğer hekim özelde çalışan bir doktorsa genel kurallar geçerli olacaktır. Buna göre haksız fiil sorumluluğunda dava açma süresi fiili ve faili öğrendikten sonra iki yıl ve her halde on yıldır. Tazminat hakkı, ceza hukuku düzenlemelerince daha uzun bir zamanaşımı süresi gerektiren bir cezaya neden olan fiilden doğmuşsa, bu süre ceza hukuku hükümleri esas alınarak belirlenir. Yani eğer olayda zamanaşımı süresi 15 yıl olan bir suç ta oluşmuşsa, tazminat davası açma süresi de en fazla 15 yıla kadar uzayabilecektir.

Görüldüğü gibi tıbbi malpraktis konusu özellikle şartları açısından oldukça detaylı bir konudur. Dolayısıyla bu alanda davacı veya davalı olan kişilerin herhangi bir hak kaybına uğramamaları adına alanında uzman bir  avukattan danışmanlık almaları faydalı olacaktır. Bu bağlamda konuyla ilgili daha fazla bilgi almak için Bursa’da faaliyet gösteren Bursa Sağlık Hukuku Avukatı ve Bursa Malpraktis Avukatı Av.İrfan Şengül’einfo@avirfansengul.com e-mail adresinden veya iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

 

 

 

 

Tıbbi Malpraktis Davaları: Hekim Hatasından Doğan Tazminat ve Ceza Davaları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön
×
Tasarım: Bursa Web Tasarım