İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Tazminat Davaları

Genel Olarak

İş kazaları ve meslek hastalıkları, çalışanların günlük iş hayatında karşılaştığı risklerin önemli bir parçasını oluşturur. İşyerlerindeki çeşitli tehlikeler, zaman zaman beklenmedik olaylara ve sağlık sorunlarına neden olabilir. İş kazaları genellikle anlık durumları içerirken, meslek hastalıkları uzun vadeli maruziyetlerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Her iki durum da işçilerin sağlığına etki edebilir ve ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, iş kazaları ve meslek hastalıklarıyla ilgili bilinçli bir yaklaşım, işçi ve işveren için hayati önem taşır.

Bursa Avukat ve Bursa İş Avukatı olarak işe iade davasıyla ilgili tüm sorularınız için uzman avukat kadromuzdan hukuki destek alabileceğinizi belirtmek isteriz.

İş Kazası Nedir?

İş kazası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3. Maddesinde yapılan tanıma göre “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı” ifade etmektedir. Ayrıca 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13.maddesinde yapılan daha geniş bir açıklamayla iş kazası; “sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.” şeklinde tanımlanmıştır. 

Meslek Hastalığı Nedir?

Meslek hastalığı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 14.maddesinde “sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir” şeklinde tanımlanmıştır. Bunun yanında daha özet bir tanım 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 3. Maddesinde “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık” şeklinde yapılmıştır.

İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Tazminatlar Nelerdir?

İşçinin, iş kazası veya meslek hastalığı sonucunda uğradığı zararlar, Sosyal Güvenlik Kurumu ve işveren tarafından tazmin edilir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, işçiye yapacağı ödemeler, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve buna ilişkin olarak çıkarılan diğer mevzuat uyarınca yapılmaktadır. Bu ödemelerin, işçiye ya da ölümü durumunda hak sahiplerine yapılabilmesi için, sosyal güvenlik hukuku anlamında iş kazasının ya da meslek hastalığının meydana gelmiş olması gerekli ve yeterlidir.

Sosyal Güvenlik Kurumu bu süreçte işçiye, sağlık yardımları ve  geçici iş göremezlik ödeneği ve sürekli iş göremezlik geliri olarak nitelendirilen parasal yardımları yapmaktadır. Eğer, işçi iş kazası ya da meslek hastalığı sonucunda öldüyse, hak sahiplerine, 5510 sayılı Kanunun 20. maddesi uyarınca yardımlar yapmaktadır. Bu yardımların kapsamına, cenaze ödeneği, evlenme ödeneği ve hak sahiplerine bağlanan gelirler girmektedir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan bu ödemeler, götürü nitelik taşıdığından çoğu kez işçinin uğradığı zararın tamamını tazmin etmeye yetmemektedir. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu, işçinin uğradığı manevî zararı tazmin etmemektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, tazmin edilmeyen zararlardan sorumluluk ise, kusurlu olarak iş kazası veya meslek hastalığına neden olan işverene aittir. İş kazasına ya da meslek hastalığına uğrayan işçi ya da hak sahipleri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yaptığı ödemeler dışında kalan maddî zararlarını ve ayrıca manevî zararını hem öğreti hem de Yargıtay kararlarıyla kabul edildiği üzere, kusurlu olan işverenden talep edebilir. Eğer olayda mağdur olan işçi, iş kazası ve meslek hastalığına dair SGK’dan talepte bulunamıyorsa, bütün taleplerini işverene yöneltebilir. Burada ifade edilmelidir ki, Sosyal Güvenlik Kurumu da işçiye ya da hak sahiplerine yaptığı ödemeleri, açacağı rücu davasıyla, kusuru oranında işverenden talep edebilmektedir.

İşverene açılacak davalarda maddi ve manevi zararlar talep edilebilir. Bu talepler aynı davada ileri sürülebilir. Olayda yaralanan veye hayatını kaybeden kişi elbetteki maddi zarara uğramıştır. Ancak bunun yanında olayın meydana getirdiği üzüntü ve kederden ötürü manevi zararın da olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Açılacak maddi ve manevi tazminat davalarının hukuki boyutu Borçlar Kanunu anlamında haksız fiil sorumluluğudur. Borçlar Kanunu kapsamında davacı taraf şu taleplerde bulunabilir:

 Ölüm hâlinde uğranılan zararlar:

  1. Cenaze giderleri
  2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
  3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar

Bedensel zararlar ise şunlardır:

  1. Tedavi giderleri
  2. Kazanç kaybı
  3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar
  4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar

İşçi, yukarıda sayılan zarar kalemlerinden başkaca zararının da olduğunu ispatladığı takdirde, o zararın tazminini de işverenden talep edebilmektedir. Zira, söz konusu zarar kalemleri, kanunda sınırlı sayıda olacak biçimde değil, örnek olarak yer almaktadır. Bu zararlar elbette maddi zarar başlığı altında istenebilecek zararlardır. Ancak bunun yanında iş kazası yada meslek hastalığına maruz kalan kişinin yaşadığı bütün olayları etkisiyle manevi olarak yıprandığı da bir realitedir. Bu nedenle Hakim, uygun bir miktarın manevi tazminat olarak işçiye ödenmesine karar verecektir.

Tazminat Bedeli Nasıl Hesaplanır?

İş kazası ve meslek hastalığından doğan zararların hesaplanmasında kullanılacak olan yöntemler, mevzuatta yer almamaktadır. Söz konusu zararların, matematiksel hesaplar gerektirmesi, yaşam tablosu değerlerine ihtiyaç duyulması ve birçok değişkeni içermesinden dolayı, bu zararların hesaplanmasında Yargıtay içtihatlarında belirtilen esaslar dikkate alınmaktadır. Bu nedenle her olay kendi içinde özeldir ve ayrıca incelenmelidir. Fakat örnek olması açısından emsal bir Yargıtay kararından alıntı yapmak faydalı olacaktır. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2020 tarihli ve 2020/8254 Esas sayılı kararında yüksek mahkeme şu tespitlere yer vermiştir: “maddi tazminatın saptanmasında; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan gelirin peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarının; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez. Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan ve asgari ücretle her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.”

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere tazminatın hesaplanmasında bir çok kriter söz konusudur. Uygulamada hakimler bu hesaplamalar için bilirkişi raporları alarak karar vermektedirler. Bu nedenle dosyanın takibi ve hesaplamaların kontrol edilmesi çok önemlidir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

İş kazası ve meslek hastalığından doğan maddî ve manevî tazminat talebiyle açılacak davalarda görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise iş kazasının veya zararın meydana geldiği yerdeki İş Mahkemesi ile zarar gören işçinin yerleşim yerindeki İş Mahkemesidir.

Burada çok önemli bir husus olarak dava şartı olarak arabuluculuk hükümlerinin iş kazası ve meslek hastalığından doğan tazminat talepleri hakkında uygulanmadığının altını önemle çizmek gerekmektedir. Yani bu konuda dava açacak kişi arabuluculuğa gitmeden doğrudan mahkemeye başvuracaktır.

Zamanaşımı Süresi Ne Kadardır?

İş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı genel hükümlere göre çözümlenecektir. Zamanaşımı, iş kazasının gerçekleştiği günden itibaren 2 yıl ve herhalde 10 yıldır. Bu sürelerin sona ermesiyle birlikte iş kazasına bağlı olarak yapılacak tazminat talepleri zamanaşımına uğrayacaktır. Buraya kadar yapılan geniş ve ayrıntılı açıklamalardan da anlaşılacağı üzere iş kazası ve meslek hastalı nedeniyle açılacak tazminat davaları çok önemli ve teknik davalardır. Bu nedenle herhangi bir hak kaybı yaşamamak için alanında uzman bir avukattan destek almak çok faydalı olacaktır. Bu bağlamda konuyla ilgili daha fazla bilgi almak için Bursa’da faaliyet gösteren Bursa İş Hukuku Avukatı Av.İrfan Şengül’e, info@avirfansengul.com e-mail adresinden veya iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

 

İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Tazminat Davaları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön
×
Tasarım: Bursa Web Tasarım