Hekimin sır saklama yükümlülüğü, tıbbi etik ve hukuk normlarına göre hastaların gizliliğini koruma ve tıbbi bilgilerini gizli tutma zorunluluğunu ifade eder. Bu yükümlülük, hasta ve hekim arasındaki güven ilişkisinin sürdürülmesi, tedavinin etkinliği ve hasta mahremiyetinin korunması açısından son derece önemlidir. Hasta teşhis ve tedavi sürecinde hekim ile bazı özel bilgilerini paylaşabilir. Kişilerin sağlık bilgileri kişisel veri sayılır ve tedavi süresi boyunca edinilen bilgiler gizli kalmak zorundadır. Hekim, hastasının gizli kalmasında menfaati olan her türlü bilgiyi sır saklama yükümlülüğü kapsamında saklamakla yükümlüdür. Tıbbi incelemeler neticesinde elde edilen kişisel bilgiler de hekimin sır saklama yükümlülüğü kapsamındadır. Hastaya ilişkin tüm bu bilgilerin başkalarına aktarılması ancak hastanın rızasıyla mümkündür. Bu yükümlülüğe aykırı davranılması halinde ise kişisel verileri hukuka aykırı olarak yayma suçu (TCK m. 136) oluşur.
Bursa Avukat ve Bursa Sağlık Hukuku Avukatı olarak genel anlamda Sağlık Hukukunun konusuna giren tüm alanlarda, özel anlamda ise Hekimin Sır Saklama Yükümlülüğünün İhlalinden Doğan Davalar konusundaki tüm sorularınızı Bursa Sağlık Hukuku Avukatı Av. İrfan Şengül’e sorabilirsiniz.
Hekimin Sır Saklama Borcunun Kanuni Dayanakları
Hekimin sır saklama yükümlülüğü Tıbbi Deontoloji Tüzüğünün 4. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: “Tabip ve diş tabibi, meslek ve sanatının icrası vesilesiyle muttali olduğu sırları, kanuni mecburiyet olmadıkça, ifşa edemez. Tıbbi toplantılarda takdim edilen veya yayınlarda bahis konusu olan vakalarda, hastanın hüviyeti açıklanamaz”. Ayrıca Hasta Hakları Yönetmeliğimizin 20, 21, 23 maddelerinde de bu konuda düzenlemeler vardır. Buna göre ilgili madde metinleri şu şekildedir:
Bilgi Verilmesini Yasaklama
Madde 20- İlgili mevzuat hükümleri ve/veya yetkili mercilerce alınacak tedbirlerin gerektirdiği haller dışında; kişi, sağlık durumu hakkında kendisinin, yakınlarının ya da hiç kimsenin bilgilendirilmemesini talep edebilir. Bu durumda kişinin kararı yazılı olarak alınır. Hasta, bilgi verilmemesi talebini istediği zaman değiştirebilir ve bilgi verilmesini talep edebilir.
Mahremiyete Saygı Gösterilmesi
Madde 21- Hastanın, mahremiyetine saygı gösterilmesi esastır. Hasta mahremiyetinin korunmasını açıkça talep de edebilir. Her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilir.
Mahremiyete saygı gösterilmesi ve bunu istemek hakkı;
a) Hastanın, sağlık durumu ile ilgili tıbbi değerlendirmelerin gizlilik içerisinde yürütülmesini,
b) Muayenenin, teşhisin, tedavinin ve hasta ile doğrudan teması gerektiren diğer işlemlerin makul bir gizlilik ortamında gerçekleştirilmesini,
c) Tıbben sakınca olmayan hallerde yanında bir yakınının bulunmasına izin verilmesini,
d) Tedavisi ile doğrudan ilgili olmayan kimselerin, tıbbi müdahale sırasında bulunmamasını,
e) Hastalığın mahiyeti gerektirmedikçe hastanın şahsi ve ailevi hayatına müdahale edilmemesini,
f) Sağlık harcamalarının kaynağının gizli tutulmasını, kapsar.
Ölüm olayı, mahremiyetin bozulması hakkını vermez.
Eğitim verilen sağlık kurum ve kuruluşlarında, hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olmayanların tıbbi müdahale sırasında bulunması gerekli ise; önceden veya tedavi sırasında bunun için hastanın ayrıca rızası alınır.
Bilgilerin Gizli Tutulması
Madde 23- Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz.
Kişinin rızasına dayansa bile, kişilik haklarından bütünüyle vazgeçilmesi, bu hakların başkalarına devri veya aşırı şekilde sınırlanması neticesini doğuran hallerde bilginin açıklanması, bunları açıklayanın hukuki sorumluluğunu kaldırmaz.
Hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hastaya zarar verme ihtimali bulunan bilginin ifşa edilmesi, personelin ve diğer kimselerin hukuki ve cezai sorumluluğunu da gerektirir.
Araştırma ve eğitim amacı ile yapılan faaliyetlerde de hastanın kimlik bilgileri, rızası olmaksızın açıklanamaz.
Hekimin Sır Saklama Borcunun İhlalinden Doğan Sorumluluğu
Hekiminin sır saklama borcunun ihlalinden dolayı hem ceza hem de tazminat sorumluluğunun doğması söz konusu olabilir. 765 sayılı eski TCK bu konuda özel bir madde içermekteydi. 765 sayılı TCK’nın 198. maddesi “Bir kimse resmi mevki veya sıfatı veya meslek ve sanatı icabı olarak ifşasında zarar melhuz olan bir sırra vakıf olup ta meşru bir sebebe müstenit olmaksızın o sırrı ifşa ederse üç aya kadar hapis ve elli liraya kadar ağır cezayi nakdiye mahküm olur” şeklinde konuyu ele almaktaydı. Ancak yeni ceza kanunumuz olan 5237 sayılı TCK’da bu şekilde özel bir madde bulunmamaktadır. Fakat bu durum olayın cezasız bırakılacağı anlamına gelmemektedir. Şu anda hekimin sır saklama borcuna uygun davranmaması halinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçları gündeme gelmektedir. Bu suçlar eski kanuna göre daha ciddi ve yaptırımı daha fazla olan suçlardır. Bunun yanında kişisel verilerin korunması konusunun önemi her geçen yıl artmaktadır. Bu nedenle konuya çok hassas yaklaşmak gerekmektedir.
Burada ayrıca tazminat sorumluluğunun doğacağını da unutmamak gerekmektedir. Kişisel verileri ifşa edilen, bu anlamda hekimi ile paylaştığı sırlarının korunmadığını düşünen kişi maddi ve manevi zararlarının tazmini için hukuk mahkemelerinde tazminat davası açabilecektir.
Hekimin sır saklama yükümlülüğü oldukça detaylı bir konudur. Bu konuda uzman bir avukattan danışmanlık almak olayın her iki tarafı için de faydalı olacaktır. Bu bağlamda konuyla ilgili daha fazla bilgi almak için Bursa’da faaliyet gösteren Bursa Sağlık Hukuku Avukatı Av.İrfan Şengül’e, info@avirfansengul.com e-mail adresinden veya iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.