Boşanma Davalarında Ses ve Video Kayıtları Delil Olur mu?

 

Boşanma davalarında ses ve video kayıtlarının delil niteliğinde olup olmadığı uygulamada çok sorulan bir sorudur. Özellikle çekişmeli boşanma davalarında her iki tarafta kendisinin haklılığını iddia etmekte ve davasını ispata çalışmaktadır. Bu noktada ise eşler çeşitli yöntemler ile delil elde etme gayretine girmektedir. Kişilerin kendi iddialarını ispat için en fazla başvurdukları delil elde etme yöntemi ise ses veya video kaydı almaktır. İşte bu şekilde alınan kayıtların davada delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusuna bu makalemiz ile açıklık getireceğiz.

Bursa Boşanma Avukatı olarak genel anlamda Aile Hukukunun konusuna giren tüm alanlarda, özel anlamda ise boşanmanın hüküm ve sonuçları konusunda uzman Boşanma Avukatı kadrosu ile Av. İrfan Şengül önderliğinde boşanma sürecinizin her aşamasında yanınızdayız. 

Genel Olarak

Ceza hukuku yargılamalarında hakim olan resen araştırma ilkesinden farklı olarak özel hukuk sistemimizde dava malzemelerinin taraflarca getirilmesi ilkesi geçerlidir. Yani özel hukuk davalarında tarafların dava dilekçelerinde iddia ettikleri hususları ispat etmeleri gerekmektedir. Hukukumuzda kural olarak delil serbestliği ilkesi hakim olmakla birlikte; tabi ki bu delillerin hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla boşanma davalarında da tarafların iddialarını hukuka uygun delillerle ispatlamaları gerekmektedir.

Ses ve Video Kayıtlarının Delil Değeri Nasıl Tespit Edilir?

Bir iddiada bulunan taraf iddiasını ispat etmek için hukuka uygun ses veya görüntü kaydı deliline başvurabilir. Burada önemli olan mahkeme dosyasına sunulan ses, video vb. kayıtların “usule ve yasaya uygun” elde edilip edilmediğidir. Bir delilin usule ve yasaya uygun şekilde elde edilmesi, casus yazılımlar, hukuksuz dinlemeler, tehdit veya baskı altında alınması gibi hallerin bulunmamasını gerektirir. Hukuki sınırlar içerisinde elde edilen ses kaydı, video kaydı ve benzeri kayıtlar, boşanma davaları da dâhil tüm davalarda delil olarak kullanılabilir.

Genel anlamda tarifini yaptığımız hukuka uygun olma kriterinin uygulamada nasıl hayata geçirileceğini Yargıtay vermiş olduğu kararlar ile belirlemiştir. Buna göre; bir ses veya video kaydının delil olarak kullanılabilmesi için kayıt yapan kişinin başka türlü ispat şansı olmaksızın ani olarak maruz kaldığı haksız bir fiili önlemek amacı ile hareket etmiş olması gerekmektedir.

Bu kriter birçok noktada nasıl hareket edileceğini ortaya koymaktadır. Örneğin, kendisine veya bir yakınına karşı işlenen haksız bir saldırı yokken yapılan her türlü kayıt hukuka aykırı olup delil değeri yoktur. Bunun dışında tesadüfi veya ani gelişmeyen bir olay nedeniyle sistematik ve planlı bir şekilde delil oluşturmak amacıyla yapılan ses, fotoğraf veya video kayıtları suç teşkil edecek olup bu şekilde elde edilen kayıtlarda delil olarak kullanılamaz. Ayrıca kişinin o anda kayıt yapmazsa söz konusu delilin kaybolması gerektiğinden örneğin kolluk güçlerine başvurarak kanıtların elde edilmesi mümkünken yapılan kayıtlar da yine hukuka aykırı kayıt olacak ve delil olarak kullanılamayacaktır. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.05.2013 tarih, 2012/5-1270 esas ve 2013/248 karar sayılı ilamında açıkça işaret edildiği üzere; kişinin kendisine karşı işlenmekte olan suça ilişkin delil elde etmek amacıyla yapılan kaydın hukuka uygunluğu “bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmaması” ve “yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumların varlığı” şeklinde gelişen iki koşula bağlanmıştır. Doktrınde de desteğini bulan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu yorumu; kişilerin mağduru oldukları bir olay ve haksız saldırı nedeniyle delilleri koruma imkanına kavuşmasını sağlayacaktır. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusu olacaktır.

Yukarıda geniş ve ayrıntılı bir şekilde yapılan açıklamaların ardından şu örnekle konuyu daha da somutlaştırabiliriz: kişi, kendisini aldatan eşini başka biriyle hayatın normal akışına uygun olmayan bir durumda (örneğin, elele samimi bir şekilde gezerken veya sarılmış bir vaziyette yada öperken) görmesi halinde; bu durumu video kaydı ile tespit edip boşanma davasında kullandığında, yapılan kayıt hukuka uygun delil olarak kabul edilecektir. Zira kişi o anda haksız bir eyleme maruz kalmış olup olay ani gelişmiş ve kişinin o durumu o anda başka türlü ispat etme şansı bulunmamaktadır. İşte bu gibi durumlarda alınan kayıt delil olarak kullanılabilmektedir. Dolayısıyla, eşlerden birinin diğerini ses kaydına alırken delil olarak kullanmak istediği konuşmayı yapmaya zorlaması, ona yönelik bir plan kurması ve-veya kayda ilişkin bir düzenek kurması söz konusu olursa alınan kayıtlar delil olarak kullanılamaz. Ancak eğer eşlerden biri diğerinin güven sarsıcı davranışına ilişkin konuşmalarına tesadüfen tanık olup, bu durumun tespitine ilişkin başkaca bir imkanı yokken bu konuşmayı delil olarak kullanmak amacıyla kayda alması hayatın olağan akışına uygundur. Hayatın olağan akışına ve hakkaniyet ilkesine uygun olan bu durumun hukuka aykırılığından söz edilemez.

Boşanma davasında ses ve video kayıtlarının delil olarak kullanılıp kullanılmaması konusu oldukça hassas bir konudur. Burada uygulanması gereken ölçüyü yukarıda ayrıntılı bir şekilde anlattık. Ancak uygulamada taraflar olayın ince nüanslarına dikkat etmemekte ve lehlerine delil elde ettiklerini düşünürken özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işleyebilmektedirler. Bu nedenle ilerde olumsuz durumlarla karşılaşmamak için bu tarz konularda mutlaka uzman bir avukattan bilgi ve danışmanlık alınması gerekmektedir. Bu bağlamda konuyla ilgili daha fazla bilgi almak için Bursa’da faaliyet gösteren Bursa Aile Hukuku Avukatı ve Bursa Boşanma Avukatı Av.İrfan Şengül’einfo@avirfansengul.com e-mail adresinden veya iletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Boşanma Davalarında Ses ve Video Kayıtları Delil Olur mu?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön
×
Tasarım: Bursa Web Tasarım